Lily Albright, Cassandra benzeri bir kâhindir; sık sık geleceğe dair gerçeküstü öngörüler yakalasa da bunların gerçekleşmesini hiçbir zaman engelleyememiştir. Ancak bir seri katil sevdiği birini hedef aldığında, Lily son bir kez daha korkunç öngörülerini engellemeye karar verir. Bu kararlılık onu, hem dönemin yarı devlet destekli öjenikçileriyle hem de İngiliz toplumu tarafından tüm kurbanların eşit derecede değerli görülmediğinin tedirgin edici anlayışıyla yüzleşeceği karanlık bir yola sürükler.
Ailesinin evlilik planlarından kaçan ana karakter Leydi Elizabeth, Libby, Sinclair, yazı Scilly Adaları'nda, çok sevdiği bitki örtüsü ve faunanın tadını çıkararak geçirmek için bir plan yapar. Kayıp kız kardeşi Elisabeth'i (Beth) arayan yerel papaz Oliver Tremayne ile tanışır. Gizemli ipuçları gün ışığına çıkar ve tehlike artar. Libby ve Oliver, Beth'e neler olduğunu bulmak için birlikte çalışırken çok yakın arkadaş olurlar. Libby'nin ailesi onun unvanlı bir beyefendiyle evlenmesini istemektedir, bu yüzden Oliver'la birlikte olmak istiyorsa ailesinin maddi ve duygusal desteğinden vazgeçmesi gerekecektir.
Mike Malone, 1923 yılında on yaşındaki Dani Flanagan ile tanıştığında genç bir polis memurudur. Ailesi yeni öldürülmüştür ve Dani anlaşılır bir şekilde üzgündür, Mike'ın ise kendi üzüntüsü vardır ve bu cinayet onu daha da sinirlendirir. Ertesi gün Mike, Dani'nin kalan akrabalarının yanına gidebilmesi için onunla birlikte Chicago'dan Cleveland'a bir tren yolculuğu yapar. On beş yıl sonra, Ness'in Cleveland'da Malone'un yardımına ihtiyacı vardır çünkü serbest dolaşan bir seri katil vardır ve Ness'in yoksul ve evsizlerin arasına sızacak birine ihtiyacı vardır çünkü bu insanlar katilin hedefi gibi görünmektedir. Ölümleriyle tanınan bilinmeyenler. Ness'in Malone için bulduğu pansiyonun sahibi Dani ve yaşlı teyzeleridir. Malone, başarısız evliliğinden ve iki çocuğunun ölümünden sonra kimsenin içeri girmesine izin vermeyecek kadar işine bağlı, soğuk ve serttir. Dani'nin hiçbir numarası yoktur ve Malone'u hemen tanır. Böylece Malone ile aralarında gönülsüz bir dostluk başlar.
İki hikâye anlatır; hikâyelerden biri günümüzde, diğeri 1920'lerde geçer, ancak sirk deposunun tarihi ve musallatıyla birbirlerine bağlanırlar. Günümüzün kahramanları Chandler ve 1920'lerin kahramanı Pippa, Bekçi ve Bonaventure Sirki'nde işlenen suçların gizemleri ve sırları tarafından eşit derecede rahatsız edilmektedir. Bazı gizemlerin çözülmesi gerçekten bir yüzyıl alır ve çoğu sır ne zaman keşfedilirse keşfedilsin acı verir.
Rebecca Lane memleketine sadece erkek kardeşi John'u kısa bir ziyaret için dönmüştür... Ancak John onu romanını yayımlatma planına dahil edip manastırdan otele dönüşen Swanford Abbey'e gönderince, kayıp aşk, hayaletler ve cinayet gibi beklenmedik olaylarla yüzleşmek zorunda kalır.
"Büyükannesi içini çekti. 'Bundan nasıl kurtulacağını öğreneceksin Mathilda. Hiçbir kadın hayatı boyunca yara almadan yaşayamaz. Bizi güçlü kılan da budur. Kırılırız ve onarılırız, her seferinde yeniden yaratılırız. Buna mecburuz, yoksa bu bizi yok eder.'" Kız kardeşi öldürülmüş olarak bulunduğunda, Tillie bağımlılıklarının üstesinden gelmek ve kız kardeşinin ölümünden kimin sorumlu olduğunu bulmak için gereken gücü bulmak zorundadır.
Melez ve evlilik dışı doğan Cora Cutter, annesi doğum sırasında öldükten sonra teyzesi tarafından büyütülür. Annesini kurtarmak için çok geç kalan doktor Cora'yı muayene eder ve onun iki kalple doğduğunu açıklar. Bu anomalinin başına ödül koyacağı ve hayatına son vereceği kesindir. Bu nedenle Cora, gerçek kimliğini korumak için erkek olarak yetiştirilir. Artık 1850 yılında Manhattan'da yaşayan Cora, kendini ikiz olarak tanıtır. Erkek kılığına girerek bir Dirilişçinin fiziksel işlerini yapar. Cora erkek kimliğini terk ettiğinde, operasyonun iş kısmını üstlenir. Cesetlerin, özellikle de Cora gibi sıra dışı olanların - örneğin Porto şarabı lekeli bir doğum lekesi ya da kuyruklu doğmuş bir kız çocuğu - mezardan çıkarılmasıyla ilgili gizli operasyon, merak müzelerine satıldığında çok para kazandırır. Cora'nın kendisi de başlıca sergilerden biri olabilir, bu da elbette onu bir hedef haline getiriyor, özellikle de şu anda bir katil, belirli benzersiz özelliklere veya karakteristiklere sahip olanların ölümlerini hızlandırıyor. Yine de Cora'nın işletmesi sıkı bir rekabetin tehdidi altındadır ve iki kalbi olan bir kız hakkında dönen dedikodular Cora'nın kârını azaltma ve sıkı sıkıya koruduğu sırrını açığa çıkarma tehlikesiyle karşı karşıyadır!
May Kindle, 1906'da San Francisco'yu vuran büyük depremden önce bir depremin sarsıntılarını hissetmişti. May'in annesi Charlotte aniden vefat etmiş ve bunun şoku May'i sarsmıştı. Annesi hakkında bilmediği o kadar çok şey vardı ki. May ve Charlotte Brooklyn'de küçük, yıkık dökük bir apartman dairesinde kıt kanaat geçiniyorlardı. Paraları az, incelikleri daha da az olmasına rağmen Charlotte, May'in görgü kurallarını öğrenmesi, klasikleri okuması ve Fransızca konuşmayı öğrenmesi için ısrar ediyordu. May, Charlotte ile birlikte yaşadıkları çorak çevreyi dengelemek için lüks odalar tasarlamayı hayal ettiği bir eskiz defterini yanından ayırmıyordu. Ancak May'in bildiği tek şey, babasının ölmeden önce New York'ta yüksek sosyetenin bir üyesi olduğuydu. Charlotte her zaman babasının May'i kızı olarak tanıyacağına dair bir umut kırıntısı taşıyordu. Ama yıllar boyunca sessizlikten başka bir şey olmadı. Birdenbire May'i San Francisco'ya, Charlotte'un varlıklı kız kardeşi Florence ile birlikte yaşamaya davet eden bir mektup geldi. May, Charlotte'un bir kız kardeşi olduğundan bile habersizdi. Ancak başka hiçbir seçeneği ya da çaresi olmayan May, bir trene atlar ve San Francisco'ya doğru uzun bir yolculuğa çıkar.
Bath'da şarkı söylemek için sözleşme yükümlülüklerinden kaçan ünlü opera sanatçısı Margaret Lee, Dartmoor'un sonunda saklanmaktadır. Kendisini ve babasını tehdit ve şiddetten korumak için kaçması gerektiğini düşünmektedir. Bozkırın sonunda 9 ay geçirdikten sonra bile menajeri Bay Grout'un onu bulacağından korkmaktadır. Oliver bir mücevher kolyesi çalmaktan haksız yere hüküm giymiştir ve Dartmoor hapishanesinde hayatta kalmak için savaşmaktadır. Tehlikeli ve şiddet yanlısı Hapishane Müdürü Bay Barrow'u da peşine takarak kıl payı kaçmayı başarır. Bu yüzden Margaret'in evinin yakınlarında yaralı ve baygın halde bulunur. İyileştiğinde, Margaret'i çalınmadan hemen önce kolyeyi takan kişi olarak tanır. Onun hırsız olduğundan şüphelenir. Elinde bir tiyatro dekoru olduğunu düşünür ve gerçek olduğunu öğrenince şok olur. Margaret ve Oliver birlikte çalışmaları gerektiğini fark ederler ve mücevherin gizemini çözmek için Bath'a doğru bir yolculuğa çıkmaya ve peşlerindeki Bay Barrow ve Bay Gout'tan korunmaya karar verirler. Bu çetin mücadele boyunca, birbirlerinin baskı altında en iyisini ortaya koyduklarını görürler.
Bronwyn'e yakın zamanda teyzesinden büyük bir İngiliz evi (Thorne Malikanesi adında) miras kalmıştır. Oh evet, ve hayaletleri görebilmektedir. Bronwyn hayaletleri ilk kez gördüğünde ve onlar hakkında konuşma hatasına düştüğünde annesi tarafından akıl hastanesine yatırılmıştı. Bir akıl hastanesinde kaldığı süre ve sayısız terapi yılları arasında, şimdi hepsinin kafasında olduğuna inanıyor. Sonra Thorne Malikanesi'ne geri dönüyor ve bildiğini sandığı her şey bir anda alev alıyor. Çünkü hayaletleri görmenin yanı sıra, o bir zaman yolcusudur. Eski yatak odası zamanda bir ilmek, küçük bir solucan deliği gibidir ve içindeyken tek yapması gereken onu düşünmektir ve çağlar boyunca geriye düşer. Bu gizemli adam William Thorne'dur. Bronwyn onu çocukken, oyun arkadaşıyken ve sonra gençken, ilk öpücüklerini paylaştıklarında tanımıştır. Ama sonra annesi onu sürükleyerek götürdü ve hastaneye yatırdı. Şimdi, 38 yaşında, Bronwyn ve William birbirlerine yabancıdırlar ve Bronwyn'in beklediği son şey onu bir daha görmektir.