Yıl 1940'tır ve Amerikalı Virginia d'Albert-Lake, kocası ve ailesi tarafından savaşın harap ettiği Fransa'daki tehlikelerden korunmak için Amerika Birleşik Devletleri'ne dönmeye zorlanmaktadır. Ancak Virginia'nın kocası Philippe'i, ailesini ve arkadaşlarını terk etmeye hiç niyeti yoktur. Evlat edindiği ülkesi Fransa'ya ait olduğunu bilmektedir ve kaçmayacaktır. Başlangıçta Virginia ve Philippe çoğunlukla etraflarında olup bitenleri izlerler, Fransız ordusu Almanya'ya teslim olduktan sonra asker Philippe eve gönderildiğinde, kalpleri ülkelerinin nasıl yok edildiğine batar. Ancak Direniş'e katılmaya ve özgürlükleri için savaşanlara yardım etmeye karar verdiklerinde, doğru şeyi yaptıklarını ve geri dönmeyeceklerini bilirler. On dokuz yaşındaki İngiliz Violette, hayatının yarısını Fransa'da geçirdiği için akıcı bir şekilde Fransızca konuşmaktadır. Fransız Yabancı Lejyonu'nda astsubay olan Étienne Szabo ile tanışıp evlenir ve çok kısa süren bir flörtün ardından Güney Afrika'daki cepheye geri döner. Violette zaten düşmana karşı direnişin aktif bir parçası olmak istemiştir ve bir trajedi yaşandığında özgürlüğü ve ondan alınanlar için savaşmaya kararlıdır.
1914'te varis Aurelie, savaş patlak verirken geleceğini yeniden yapılandırmaya çalışır. 1942'de Daisy, kocası Naziler için çalışmasına rağmen direnişe katılır. 1964 yılında, kocasının ölümünden kısa bir süre sonra Babs, 2. Dünya Savaşı sırasında direnişin bir parçası olan ancak kocasıyla ilişkisi olduğu iddia edilen "Le Fluer" kod adlı birini bulmaya karar verir.
Molly, İngiliz bakanlıklarından birinde çalışmakta ve savaşın kazanılması için mesajların tercüme edilmesine yardımcı olmaktadır. Neredeyse 30 yaşındadır, evlenmemiştir ve annelerine göre başarıya ulaşmış erkek ve kız kardeşinin gölgesinde kalmıştır. Molly'nin iş arkadaşı bir gece bir şeyler içmek ve kızın erkek kardeşiyle tanışmak için ona yalvarır... olaylar birbirini izler ve Molly kendini aşık olmuş bulur.
Cressida Westcott, Londra'daki bombardımanda hem işini hem de evini kaybeden tanınmış bir moda tasarımcısıdır. Sadece üzerindeki kıyafetlerle, 20 yaşındayken kaçtığı taşradaki aile evine dönmek zorunda kalır. İşine tutkuyla bağlıdır, inatçıdır ve tek arkadaşı moda sektöründeki sıradan kişilerdir. Yeğeni Violet Westcott, ünlü teyzesinin Aldhurst'e gelecek olmasından büyük heyecan duymaktadır. Ancak, askere alınma mektubunu yeni almıştır. Violet şımarıktır ve sınıf bilincine sahiptir. İlk eğitimi onun için bir şoktur. Grace Carlisle yerel papazın kızıdır. Özverilidir ve köy dükkanında çalışmanın yanı sıra babasının ziyaretlerini ve diğer görevlerini de üstlenmiştir. Babası Birinci Dünya Savaşı'ndan ve karısını kaybettikten sonra yaşadığı travma sonrası stres bozukluğu nedeniyle acı çekmektedir. Grace, Dikiş Çemberi toplantısında annesinin gelinliğini tamir etmektedir ve yardım ister. Cressida sadece bu konuda yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda onları ülke çapındaki gelinler için daha fazlasını yapmaya motive eder.
2011 yılında Gillian erkek arkadaşını aldatırken yakalar, çok üzgündür ve sevgili babası Edward'ı ziyarete gider. Annesi Vivian'ın eski fotoğraflarıyla dolu gizemli bir kutu bulduğundan ve Nazi subayı gibi giyinmiş bir adamın yanında durduğundan haberi yoktur. Edward'ın kafası çok karışıktır, babası Theodore'un İkinci Dünya Savaşı sırasında Londra'daki saldırı sırasında öldüğü söylenmiştir ve annesi neden bir Alman askerinin yanında durmaktadır ve şimdi bu gizemli adamın gerçekten babası olabileceğinden endişelenmektedir?
Müzisyen bir aile Bolivya'ya göç ederek soykırımdan kaçar. Orly, Avusturya'da tırmanan dehşetten kaçmanın yanı sıra, en yakın arkadaşını, Viyana'nın estetik zenginliğini, çok sevdiği ağabeyini ve diğer aile üyelerini de geride bırakır. On yaşında olduğu için kültürel farklılıklara uyum sağlayabilir, dili öğrenebilir ve ülkeyi olduğu gibi takdir edebilir. Babası müziğiyle kendini geliştirirken annesi daha az başarılı olur. Birçok kayıp, intikam, büyümek ve kendininkinden çok farklı bir ülkede bir hayat kurmakla dolu olan filmde, nihayetinde umut her şeyin üstündedir.
Eva Gerst 1946'da New York'a gelir, yoksa gerçekten Inge Von Emmerich mi, yoksa Anna Ptaszynka mı? Inge Von Emmerich savaştan sonra kaybolan babasını aramaktadır ve yardıma ihtiyacı olan arkadaşı Brigit ile New York'a gider ve arkadaşına yardım etmeye kararlıdır, bunu yaparken de babasını arar. Çoğu bölüm Inge ve Eva arasında gidip geliyor, ta ki geçmiş günümüze karışana kadar. Mutlu Melek, Bets, Martha, Jake gibi Eva'ya karşı çok nazik ve sevgi dolu olan karakterleri ve New York'a geldiklerinde ailesi olmayan Brigit'i gerçekten çok sevdim. Onlar kızlar için geniş bir aile oldular. Mavi Kuş gerçek bir olaya ya da duruma dayanmasa da, Mavi Kuş Projesi vardı ve kaç kişinin başına geldi, bilmiyorum? Bazılarının MK Ultra Projesi'nden haberdar olabileceğini düşünüyorum ve Bluebird ve Artichoke Projesi'nin MK Ultra Projesi'nden önce olduğunu ve Paperclip Operasyonu ile de ilişkili olduğunu öğrendiğimde şaşırdım.
Felix, ailesiyle birlikte fark edilmemeye çalışan melez bir Alman'dır. Inge ise yakında kendisinden çok daha yaşlı, yüksek rütbeli bir SS subayıyla evlenecek olan genç bir Alman kadındır. Bir gece bir dansta Felix ve Hannah adında genç bir kadın tanışacak ve bu tanışma Felix'in hayatta kalma arzusunu körükleyecek bir tutkuyu ateşleyecektir.
Pearl Harbour'a ilk vardıklarında dört hemşire, Grace, April, Poppy ve Eva, uzun bir tatile çıktıklarını, Amerika'nın savaşa girmeyeceğini ve kendilerinin sadece kesik ve yaraları onaracaklarını düşünürler. Boş zamanlarını plajda ve askerlerle sohbet ederek geçirirler. Ancak Pazar günü gelip de Grace April ve Poppy güneşin altında yürürken bir gümbürtü duyduklarında daha fazla yanılamazlardı. Birden kendilerine doğru uçan uçakların Amerikan değil Japon olduğunu fark ederler. Uçaklar o kadar yakındır ki, uçaklar geçerken pilotların şeytani gülümsemelerini görebilirler. Savaşta olduklarını anlarlar. O gün birçok insanı kaybederler, hatta yakınlarını bile ve bundan sonra hayatlarının farklı olacağını anlarlar.